İzmir’in en köklü okullarından biri olan İzmir Türk Koleji (İTK), Bahattin Tatış tarafından 1950’de 26 öğrenci ile kapılarını açtı. Bahattin Tatış sonrasında oğlu Oğuz Tatış ve şimdi de üçünçü kuşak Yiğit Tatış’a devretti. Şu anda üçüncü kuşak tarafından yönetilen İTK; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir mirasa da ev sahipliği yapıyor. Uşakizade Köşkü’nü alan kolej, bir yıl sonra bu köşke taşındı. Kurum daha sonra Çiğli, Bornova, Marmaris ve Manisa kampüslerini açtı.
İTK Genel Müdürü Yiğit Tatış, nesiller boyu eğitimin içinde olduklarını, okulların da büyürken sağlıklı ve dikkatli yapılanması gerektiğini söyleyerek, “Okulun kültürü öğretmene, öğrenciye, mezuna yansır. Bir kültürü kopyalamak çok da kolay değil. O nedenle dikkatli olmalı.” diyor. İTK Genel Müdürü Yiğit Tatış ile eğitimi konuştuk:
- Okulu ilk olarak dedeniz Bahattin Tatış, Uşakizade Köşkü’nde kurmuş.
Evet. 1950 yılında rahmetli büyükbabam matematik öğretmeni Bahattin Tatış okulu kurmuş. Bir süre devlette çalıştıktan sonra dershane açıp, daha sonra da Türkiye’nin vakıflar hariç kurulan ilk özel okulunu açmış. İlk olarak lise seviyesinde eğitim için kapılarını açan kolejimiz, emin adımlarla büyümüş. İlk eğitimine Uşakizade Köşkü’nde başlamış. 1992’de ilkokul açılmış. Dedemin iki çocuğu var, ancak, sonrasında babam Oğuz Tatiş, okulu devralmış. Ben de 7 yıl önce genel müdürlüğü devraldım. Dedem, 2008’e kadar pazar günlerini bile burada geçirirdi. Yatılı öğrencilerimiz vardı, hala da var. Ege bölgesinde fazla özel okul olmadığı için Aydın, Denizli’den, öğrenciler buraya gönderilirmiş. Dedem de yatakane olduğu için kendini sorumlu hissediyormuş ve hep ziyaret edermiş. Biz nesiller boyunca ailece eğitimin içindeydik. Ben de İTK’dan mezun oldum. Ardından ABD’de Georgetown Üniversitesi’nde İşletme’den mezun oldum. Türkiye’ye 2002’de dönerek, 2003’te de Çiğli’deki kampüste müdür yardımcısı olarak başladım.
- Okulu daha da büyütmeyi düşünüyor musunuz?
Evet, düşünüyoruz. Bunun en önemli sebebi de şu anda dünyanın dört bir yanında olan onbinlerce mezunumuzdan çocukları, torunları için talep gelmesi. Büyümenin de çok sağlıklı ve dikkatli yapılması gerektiğine inanıyoruz, çünkü büyüme adına okul felsefesi ve vizyonundan taviz vermemek gerekiyor. Hata yaparsanız geri dönüşü çok zor. Her yıl ya da iki yılda bir, fırsatlar açık olursa büyümeye açık bir kurumuz. Ama “Bu sene 10 kampus açacağız” gibi bir hedefimiz yok. Bunun doğru olduğuna da inanmıyoruz. Okulun kültürü öğretmene, veliye, öğrenciye, mezuna yansır. Mezunlar sonra dönüp okulu denetler. Okulun aynı kültürle devam edip, etmediğine bakar. Bu bir otokontroldür. Bu kültürü kopyalamak çok da kolay değil, bir eğitim programını, müfredat, sınav sistemini kopyalayabilirsiniz. İnsan kaynaklarınızı da hızlıca oluşturabilirsiniz ama kültürü, okulun ruhunu kopyalamak kolay değil. Bu zaman alan bir şey. Bunun için okulun her ferdinin devreye girmesi gerekir. Bunun çok hızlı yapılabileceğine inanmıyoruz. Temkinli olmamızın nedeni bu. Çok başarılı görünen okullar açabilirsiniz, 10-15 yıl çok güzel gider ama sizden mezun olan öğrencinin de, “ben bu okuldan mezun oldum ve bu düşünceye bağlı bir insanım” demesini görmeniz uzun zaman alır.
- Eğitim adına vazgeçemeyeceğiniz en önemli şey nedir?
Temelde öğretmen var. Öğretmenin çok yetkin olması ve bu işi severek yapması gerekiyor. Bu iş sevmeden yapılmaz. Çünkü çok büyük bir manevi sorumluluk gerekiyor. Pozitif düşünceye sahip insanlar eğitimde olmalı. Negatif düşüncede insanların eğitimde başarılı olabileceğine inanmıyorum. Eğitim klasik bir sektör ama aynı zamanda çok dinamik. Dışarıdan görünüşü çok klasik. Ama içeride çok dinamik bir değişme ihtiyacı var. Değişim yapılırken de çok dikkatli olmak gerekiyor. Eğitimin en büyük riski bu. Çıktıları çok geç olduğu için, değişimin planlamasını çok düzgün yapmalı. Akademik başarı olmazsa olmaz, ama hayatta başarılı olmak için insanların çok farklı kazanımları ve becerileri olmalı. Sanat anlayışı, yabancı dili, takım çalışmasına yatkın olacak. Çok değer var. Bunları çocuğa yüklediğinizde gerçekten başarılı oluyorlar ama böyle bir eğitim sistemini yönetmek çok zor. Türkiye’de çok yönlü bir eğitime ihtiyaç var. Akademik başarı zaten zorunlu, olmazsa olmaz bir şey. Okulun onun üstüne ne koyabildiği önemli. Çocuğu hayata hazırlamada, okulun akademik başarının üstüne ne koyabildiği önemli.
Temelde öğretmen var. Öğretmenin çok yetkin olması ve bu işi severek yapması gerekiyor. Bu iş sevmeden yapılmaz. Çünkü çok büyük bir manevi sorumluluk gerekiyor. Pozitif düşünceye sahip insanlar eğitimde olmalı. Negatif düşüncede insanların eğitimde başarılı olabileceğine inanmıyorum. Eğitim klasik bir sektör ama aynı zamanda çok dinamik. Dışarıdan görünüşü çok klasik. Ama içeride çok dinamik bir değişme ihtiyacı var. Değişim yapılırken de çok dikkatli olmak gerekiyor. Eğitimin en büyük riski bu. Çıktıları çok geç olduğu için, değişimin planlamasını çok düzgün yapmalı. Akademik başarı olmazsa olmaz, ama hayatta başarılı olmak için insanların çok farklı kazanımları ve becerileri olmalı. Sanat anlayışı, yabancı dili, takım çalışmasına yatkın olacak. Çok değer var. Bunları çocuğa yüklediğinizde gerçekten başarılı oluyorlar ama böyle bir eğitim sistemini yönetmek çok zor. Türkiye’de çok yönlü bir eğitime ihtiyaç var. Akademik başarı zaten zorunlu, olmazsa olmaz bir şey. Okulun onun üstüne ne koyabildiği önemli. Çocuğu hayata hazırlamada, okulun akademik başarının üstüne ne koyabildiği önemli.
TEST ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİNİ AZALTIYOR
Özel okulların çocuklarla ilgili çok önemli bir sorumluluğu var. Ama en büyük sorumluluk anne ve babaların. Özdisiplini ve özgüveni olan çocuklar hayatta başarılı olur. Bunlara velilerin çok önem vermesi gerekiyor. Maalesef okullarda yoğunlukla test kültürünün olduğunu gözlemliyoruz. Bu da çocukların özgüvenini azaltıyor, negatif görmeyi çocuklara aktarıyoruz. Çocuklara pozitifleri görmeyi öğretmemiz gerekiyor. Bütün araştırmalar gösteriyor ki; başarı mutluluğu getirmiyor, garantisi yok. Ama mutluluk başarıyı getiriyor. Mutlu olunca başarı kapıları açılıyor ve başarılı olma şansınız artıyor. Bu nedenle çocuklara öğretmemiz gereken ilk şey mutlu olmak. Bu da velinin ve okulun birlikte yapabileceği bir şey. Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde farklı alanlarda başarılı olmuş, yaşamda iz bırakmış, söz sahibi, fikir önderi olmuş mezunlarımız var. Sanatçısından sporcusuna, bilim insanından iş insanına, akademisyeninden politikacıya, mezunlarımız bizim çok yönlü eğitimimizin bir göstergesi ve kontrol noktasıdır. İTK olarak yabancı dil eğitimine önem veriyoruz. Akademik başarının yanında kültürel ve sosyal kazanımlara önem veriyoruz, beş kampüsümüzde 300’den fazla kulüp açıyoruz, çocuklarımız normal ders saatlerine ek olarak haftada 2 saat diledikleri hobi ile ilgilenebiliyorlar.
Özel okulların çocuklarla ilgili çok önemli bir sorumluluğu var. Ama en büyük sorumluluk anne ve babaların. Özdisiplini ve özgüveni olan çocuklar hayatta başarılı olur. Bunlara velilerin çok önem vermesi gerekiyor. Maalesef okullarda yoğunlukla test kültürünün olduğunu gözlemliyoruz. Bu da çocukların özgüvenini azaltıyor, negatif görmeyi çocuklara aktarıyoruz. Çocuklara pozitifleri görmeyi öğretmemiz gerekiyor. Bütün araştırmalar gösteriyor ki; başarı mutluluğu getirmiyor, garantisi yok. Ama mutluluk başarıyı getiriyor. Mutlu olunca başarı kapıları açılıyor ve başarılı olma şansınız artıyor. Bu nedenle çocuklara öğretmemiz gereken ilk şey mutlu olmak. Bu da velinin ve okulun birlikte yapabileceği bir şey. Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde farklı alanlarda başarılı olmuş, yaşamda iz bırakmış, söz sahibi, fikir önderi olmuş mezunlarımız var. Sanatçısından sporcusuna, bilim insanından iş insanına, akademisyeninden politikacıya, mezunlarımız bizim çok yönlü eğitimimizin bir göstergesi ve kontrol noktasıdır. İTK olarak yabancı dil eğitimine önem veriyoruz. Akademik başarının yanında kültürel ve sosyal kazanımlara önem veriyoruz, beş kampüsümüzde 300’den fazla kulüp açıyoruz, çocuklarımız normal ders saatlerine ek olarak haftada 2 saat diledikleri hobi ile ilgilenebiliyorlar.
OKULUN BİR KÜLTÜRÜ OLMALI
Bizim velilere vermek istediğimiz çok önemli bir bakış açısı var. Ölçülebilir şeyleri anlatmak kolay. Test sonucunu anlatmak çok kolay ama sanatsal duyusunun, özgüvenin artışı ve sosyal iletişim gücündeki değişim çok kolay raporlanabilir bir şey değil. Elle tutamadığınız şeyi anlatmakta zorlanıyoruz. Biz, kültür olarak da kısa dönemli şeylere ne yazık ki odaklanırız. Bizim avantajımız başarılı mezunlarımız var. Türkiye genelinde yalnızca akademik başarı üzerine kurulu bir yapı var, ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Akademik başarı tabi ki önemli, biz de üniversiteye giriş sınavında başarılı olmalıyız. Ama çoğu okul 6 ve 7’nci sınıfta başarılı çocukları bursla alıyor, sonra da ‘Bizim başarımıza bakın’ diyorlar. Bu etik olarak da yanlış. Çocuğun gerçekten gelişip, gelişmediğini de görmek mümkün olmuyor. Lise, ortaokul ve ilkokulda aldığı bu beceriler üniversitede ve sonrasında ona kat kat fazlasıyla geri dönecek. Başarısını etkileyecek. Biz bu işi 69 senedir yaptığımız için o güven var.
Bizim velilere vermek istediğimiz çok önemli bir bakış açısı var. Ölçülebilir şeyleri anlatmak kolay. Test sonucunu anlatmak çok kolay ama sanatsal duyusunun, özgüvenin artışı ve sosyal iletişim gücündeki değişim çok kolay raporlanabilir bir şey değil. Elle tutamadığınız şeyi anlatmakta zorlanıyoruz. Biz, kültür olarak da kısa dönemli şeylere ne yazık ki odaklanırız. Bizim avantajımız başarılı mezunlarımız var. Türkiye genelinde yalnızca akademik başarı üzerine kurulu bir yapı var, ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Akademik başarı tabi ki önemli, biz de üniversiteye giriş sınavında başarılı olmalıyız. Ama çoğu okul 6 ve 7’nci sınıfta başarılı çocukları bursla alıyor, sonra da ‘Bizim başarımıza bakın’ diyorlar. Bu etik olarak da yanlış. Çocuğun gerçekten gelişip, gelişmediğini de görmek mümkün olmuyor. Lise, ortaokul ve ilkokulda aldığı bu beceriler üniversitede ve sonrasında ona kat kat fazlasıyla geri dönecek. Başarısını etkileyecek. Biz bu işi 69 senedir yaptığımız için o güven var.
Kaynak: Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder